6 Mart 2019 Çarşamba

Ruh Soykırımı




Ruh Soykırımı

Dünyayı güzellik kurtaracak…

Selim İleri’nin konferanslarından birkaçında şöyle dediği bende yer etmiş:

“Sait Faik, o meşhur cümlesi  Bir insanı sevmekle başlar her şey.” 'e daha sonra ekleme yapar ve “Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.” “der…”

Sait Faik ABASIYANIK ne yazmıştı?:

 “İnsanlar her yerde böyle. Yaldızlı karyolalarda çift yatanlar bile tek.
Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. 
Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.[1]

Ona bunları yazdırtan neydi, bu güvensizliğin sebebi neydi? Günlük genel geçer bir “sevda hikâyesi” (!), kadın ile erkek arasında geçen bir “aşk masalı” (!) … Onun burada “sevmek” dediği, hayır daha farklı olmalıydı. Bunun bambaşka daha derin temeli olduğunu şimdi, şu an bunları yazarken hissediyorum. Birden bire Selim İleri’nin sesinin kulağıma dolması boşuna olmamalı.

Televizyon yıllardır seyretmiyorum; evde televizyon olsa da, olmasa da… Ancak belli programları fark eder, denk gelir veya internette görür isem saatinde de takip edemesem bile internete yüklendikçe ve vakit buldukça seyretmeye gayret ediyorum. Birkaç hafta evvel nasıl bir program seyrettiğimi hatırlamasam da, o gün “Zehirli İnsanlar Sana Nasıl Zarar Veriyor?”[2] başlıklı, bir psikoloğun çektiği video önerisi karşımda beliriverdi. İsmi bana daha önceden severek okuduğum “Zor İnsanlar”[3] yazı dizisini hatırlattı. Eh tabii bir de aldığım “Mağdur Hakları” dersi ve o derste ilgimi cezbeden konular; ardından okuduğum kitaplar ve kendi yaşantıladıklarım. İnternet üzerinde farklı zamanlarda denk geldiğim, psikolog olan bu iki kişinin başlıklarındaki isimlendirmelerin birindeki naiflik ama diğerindeki netlik ve gerçekçilik, birbiri ile zıt gibi görünse de aslında videoyu seyredince yine aynı temalar olduğunu anladım. Böylelikle ikinci kez popüler psikoloji çalışması denebilecek bir çalışmaya göz gezdirmiş olurken “bu konuların ilgimi çekmesi”nin nedenini düşünmeye başladım. Zira eğitim içinde almamız gereken derslerde veya bazı öğrenilen şeylerle ve maarif yolunda uymamız gereken/dikkat edilmesi gereken hususlar vb bakılınca Zor İnsanlar veya Zehirli İnsanlar bahisli konular önemli bir yerde duruyor ve benim de “hobi”m bu konu! İnsanların yaşamlarında adandıkları ama aslında kendi alanları olmayan sadece ilgileri olup severek –bu tip bir konu nasıl sevilir demeyin lütfen- sürekli araştırma ihtiyacına girdiği konuya “hobi alan” demekte zarar veya tuhaflık olmasa gerek. Belki biraz garip olduğunu kabullenmeliyim ki;  soykırımlar ile yıldır-kaçır (mobbing), okulda zorbalık (bullying), duygusal şiddet (flört şiddeti, arkadaş şiddeti vd.dahil), cyber- bullying özel ilgi alanım. İsimlendirmeler çok hoş değil; yazarken bile bunları karşısındakine uygulamadığı halde bile utanıyor insan ama tanımlamadan da olmuyor bu dönemde. "İsmi belli olmalı!" :)

İnsan hayatı, ilgi duyduğu şeye meylettiği için mi; “evrene mesaj” gönderdiğim için mi; yoksa benim teorime göre, şu an birçok insanın hayatında bunlar eskiye nazaran daha da yaygın olduğu için mi bilinmez; ama bu konu günlük yaşantım içinde, ya kendime yönelik olarak, ya da en yakınıma yönelik olarak yamacıma sokuluveriyor. Bizzat  tecrübe sabiti veya şahitlik makamı. Ruhi meseleler ve toplumla da bağı çok yoğun olan ruhi durumlar; yani iç içe geçen meselelerde, eğitimde de, sağlıklı kişilik oluşumu birincil alan olduğu için olsa gerek, yaşayarak tecrübe etmenin karşı tarafı anlama, bu tip olayları yaşayanlara yaklaşım ve çocukları buna hazır yetiştirmede büyük derecede önemli olduğunu görmüş oldum. Belki de bu yönden bakarak yorumlamak rahatlatıcı olsa bile; nasıl ki kanser hastalıkları üzerine çalışan doktorların illa kanser olması gerekmiyorsa tabii ki bunları yaşamasını kimseye tavsiye edilebilir değil.  …Zira soykırım veya zorbalığın her çeşidinde;  birisi kitlesel, diğeri de bireysel olarak maddi veya manevi anlamda olsun, o insanı/zümreyi yok etmeye azmedişin, bu davranışlar bütününün hemen hemen aynı alt yapılara ve aşamalara sahip olması. Birisi bir insanın bütünlüğünü, hayatını ve çevresini, kendiliği ile ilgili hemen hemen her şeyi darmadağın ederken; diğeri de bir ırkı veya bir zümreyi yok edip, parçalıyor. Yalnızlaştırma, aşağılama, o kişiyi/zümreyi olduğundan farklı gösterme, manipüle etme, o kişiyi/zümreyi yapmayı istemediği davranışa sürükleme, insan olarak değil bir nesne/eşya hatta bunlardan daha aşağı bir duruma indirgeme… bunlar yapılırken de dışarıdan bakanların mağduru haksız göreceği şekilde durumları yayma, fakat fiil/niyet, görünmez hareketlerin –psikolojik baskı unsurları oluşturan eylemi olmayanların da - sistematiği açığa çıktığı an durum berraklık kazandığında her şeyin sorumlusu olarak da failin kaçamadığı noktada (ki bu hem soykırımlarda, hem de zorbalık/duygusal şiddette ispatı en zor kısım) ikinci bir aşama başlıyor ki; bu da mağdurları ikinci kez mağdur ediyor… O da en basiti “nasıl fark edemedi” ile başlayan suçlayıcı genel yanılgılar ile vakti zamanında o kişi/zümreye sırtını dönenler, duruma fark edemeyip, görmezden gelenler…bir nevi duruma ateş taşıyanlar. O yüzden fırsat buldukça, bunun bir “mesele” olduğuna inandığım için yazmaya kısa parçalar halinde devam ettirip; çocuk eğitimine kadar bunu getirmeye çabalayacağım ki en azından kendi adımlarımda  bastığım yer, ne kadarlık bir yüzölçüm olursa olsun “dünyayı güzellik kurtaracak” diye bir inancı en azından buralarda veya içimde yeşertebileyim. Bugün olmasa da “burada her şey İNSANı sevmek ile başlıyor” diye güvenen yarınlar için, –en azından konuyu gündeminde tutan biri kişi daha oldu diye kendime ve sorumluluğuma karşı iyi hissederek- ufak bir katkım olabilirse,  belki o vakit Kandiller cidden uyanır!..



[1] Sait Faik ABASIYANIK ; “Alemdağ'da  Var Bir Yılan”;syf.19
[2]
 Beyhan BUDAK (psikolog) ; “Zehirli İnsanlar Sana Nasıl Zarar Veriyor?” https://www.youtube.com/watch?v=dVnvCYsXdMg