Başka
Bir Yol Mümkün!
Özel
bir kurumda öğretmenlik yaptığım dönemlerin birinde, burada göreve başlamam ile
resmen üzerime bırakılan bir sınıfım oldu. Öğleden sonra akşamüzeri derse aynı
okuldan gelen, hepsi de erkek çocuklardan oluşan bir topluluktu. Böylesi bir
sınıf oluşturulmasının asli sebebi içlerinden birinin zorbalık yapma konusunda
ısrarlı hareketleriydi. Özellikle de kız öğrencilerle asla aynı sınıfa girme
imkânı olamıyordu zira sadece kız öğrencilere değil, kadın öğretmenlere de tahammül
edemiyor, okul dışına çıkıldığı an kız arkadaşlarına veya öğretmenlerine bir şekilde
zarar vermeye yelteniyordu. Okulda veya gittiği özel çalışmalar ve kurslarda
defalarca ceza almasına karşın, hatta bazı yerlerden ve kurslardan
çıkartılmasına rağmen okul saatleri dışında çocuğun bu hareketleri ile başa
çıkılamıyordu. Erkeklerden teşekkül eden sınıfımızda ise bir anlamda terör
estiriyor; beni, yönetimi dinlememek adına ısrarlı tavırlarını sürdürüyor;
sınıftaki diğer arkadaşlarına ya sataşarak ders yapmalarına engel oluyor, ya da
onları da kendi yanına alarak hep beraber taşkınlık göstererek yine bir şekilde
dersi sabote etmeyi başarıyordu. Eğer onu biraz sakin tutabilirseniz ve biraz
ders yapabildiyseniz, yanına yaklaşmaya ve anlamadığı yeri anlamasına yardımcı
olmaya çalıştığınızda ise göz göze geldiğiniz an çığlık atıp bağırıyor veya
hafifçe rahatlaması için omzuna,koluna dokunacak olsanız aşırı el-kol tepkileriyle
korkarak geriye çekiliyordu. Sınıfta sırf kendi arkadaşları ve hemcinsleri
olmasına rağmen onlara bir şekilde zarar verecek anı kolluyordu mutlaka, sadece
çokça zeki olan ve aralarında tek boşanmamış anne-baba sahibi olan çocuk hariç.
Fakat en çok da sataştığı ve arkadaşlarını da sataşmaları için kışkırttığı bir
öğrencimiz de, sürekli gülümseyen, hocaların ödev yapmamasından ve dersi
dinlememesinden yaka silktiği, derse kendini veremeyen bu yüzden de konuları
anlamayan bir çocuktu. Bu çocuk zaten anne ve babasının ayrılmalarını kabullenmekte
zorlanıyor ama bunu ailesine aktaramıyordu ve arkadaşlarının hem sözel
(duygusal), hem fizikî şiddetine “benim onlar
dışında başka arkadaşlarım yok, başkası benimle oynamaz” diyerek sineye çekiyor
ve şahsiyet oluşumunun daha bu ilk zamanlarında bile grup dışında kalma,
dışlanma, sevilmeme, arkadaş edinememe, başka kişilerle irtibata geçemeyeceği
korkusuyla ne yaparlarsa yapsınlar ve ne kadar canı yanarsa yansın dik
duramıyordu. Şiddet hareketlerini tekrarlayan çocuğumuz ile gün geçtikçe sıkıntı
yaşansa da yavaş yavaş bana alıştığı evrede
hem onunla konuşmaya ve bu şekilde rahatlayarak açılmasına başladık; hem
ben de hakkında daha detaylı bilgi edinmeye başladım. Anne-babası diğerlerininki
gibi ayrılmışlardı; baba yabancıydı, anne diğerlerinin de ailesindeki gibi
maddi açıdan güçlüydü hatta iyi bir şirketin yöneticisiydi. Fakat kurumun
yemeklerini yapan kişinin bile şahit olduğu şekilde çocuğuna karşı uyguladığı
fizikî şiddeti, ev dışında dahi yaptığına tanıklık edenler vardı. Çocukla yeni
yeni irtibat kurup başka bir seçeneğimiz de olabilir diye aile ile görüşmeye
çalışılacak sırada kurumun müdüresinin gözünü neredeyse çıkartmaya ramak kalan
hareketi sebebiyle, öğrencinin kurumla ilişiği kesildi. Annesi, kendi
hareketlerinden ve çocuğunun durumundan habersiz gibi etrafı birbirine katarak “kişi
kazanmak zor, kaybetmek kolay, bu daha çocuk siz nasıl eğitimcilersiniz?” diye
suçlamalar savurarak gitti. Bu sınıf, bu haliyle bile her zaman hafızamda en acı
şekilde hatırladığım sınıflardan biri olarak yer etti zira zorba hareketlerin
ve bunu uygulayanların ıstırabını görmek; sadece kendi sevilme arzusu ve bir
yerde yer edinme adına hem şiddet uygulayan hem de bu şiddete ses çıkarmayan
çocukları (böylelikle yetişkinleri) daha iyi tanımak; boşanmış anne-babaların
çocuklarının hissettiği derin yalnızlık ile ruhi sıkıntılarına birincil şekilde
şahit olmak benim adıma da öğretici fakat zor bir süreçti.
Başka bir yol mümkün…
Bu sefer çocuklardan yetişkinlere geçiş yaparsak… Hem çocuklarımıza hem de
kendimize öğretebileceğimiz başka bir yol mümkün.
İş
yerimizde, evimizde, okulumuzda, hayatımızın her kısmında önemli hissetmek,
sevildiğini değer gördüğünü duyumsamak, ilgi görmek, bir yer edinmek, (maddi-manevi)
mevki sahibi olmak için pasif veya açıktan, direkt veya indirekt, kendimiz
uygulayarak veya başkasına kışkırtarak şiddet ve zorbalığa, aldatmaya (bu yakınını
aldatmaktan, karını/kocanı aldatmaya; fikrî ve duygusal aldatmadan fizikî
aldatmaya, belki sadece bakış veya bir söz ile aldatıp belki bazen ufak bir
yalan ile kandırma çabalarına), karşı
tarafın üzerine basarak kendi benliğini ispata çalışmaya veya sevilme açlığını
sana zorbalık yapan veya senin bu açlığı fark ederek kullanan kadın ve
erkeklerin aldatıcı, cilveli hareketlerine teslime etmekten başka bir yol
mümkün. Özellikle evlilikte problemler varsa bunların çözümünün çocuk sahibi
olmaktan geçmediğini, uzmanlara danışmak gerektiğini; çocuk varsa da biraz
sabırlı davranıp karşı tarafın karşı olmadığı eşimiz olduğu ve onun olduğu
kadar bizim de kusurlarımız olduğunu ve sadece onun veya sadece bizim değil karşılıklı
olarak ilgi-sevgi ihtiyacında olduğumuzu, (hele ki ilgiyi evinde göremeyip de dışarıda
gözlemeye başlayanların artık yetişkin sorumluluğu alarak) aile olarak en çok
da çocuğun anne-baba ilgi ve sevgisine muhtaç olduğunu, sizleri her daim
gözlediğini, fark ettirmediğinizi düşünseniz de o evin içinde kol gezen ilgisizlik ve sevgisizlikten nasiplendiğini hatırlamak gerek. Çocukken her ne
yaşanmış olursa olsun; yetişkin olduğumuzda sorumluluk ve seçimler bizim
elimizde. Bu sebeple de başka bir yolun hatta yolların daha var olduğunu,
uçurumun eşiğine minikler ve bizler gelmeden veya birilerini uçurumdan itmeye
yeltenmeden görmek mümkün! İçten şekilde “niyet ettim” dersek o yol meşakkatli
de olsa sonu aydınlık ve ferah olacaktır.
Ayda bir devam
eden “Ruh Soykırımı” (Zorbalık, duygusal şiddet çerçevesi) üzre olan yazılar serisi Ramazan’ın güzel iklimine sokulmasın diye
çabalar iken başka bir bakış açısının da olabileceğini, bu sefer çocuklardan bir
anekdot üzerinden yetişkinlere geçip, ümitvar yaklaşmak isterken “Üstüne Alınma”
yazıdaki gibi hatırlatmakta fayda var. Buradaki yazılanlar çocuk olsun,
yetişkin olsun eğer bir anekdot veya hatıra direkt aktarılmıyorsa bizzat
yaşanan olaylardan veya yaşayan kişilerin aktardıklarından, literatüre
girenlerden ve akademik çalışmalardan karma olarak edinilenlerden
yansıyanlardır. Tek bir kişi, tek bir yaşanan durum üzerinden
esinlenilmemektedir. Özellikle de yetişkinlikte karşılaşılan zorbalık vakalarının
bir çoğunun iki cinsiyet arasında geçmesi, bazılarında oluşan duygusal bağın
sapması veya varolan duygusal bir birlikteliğindeki benliklerin çarpışması sebebiyle
olabilmektedir. Bazılarında ise mağdurun içinde olmadığı (nesneleştirme, duygusal
veya fizikî) aldatma (evli-evli, evli-bekar bazı kişilerin) içinde olup da fark
edilmemesine uğraştığı veya bu hallerine karşı konulmasına tepki verdikleri
uygunsuz herhangi bir durum söz konusu olup böylesi kişiler veya onların oluşturdukları
çevre sebebiyle yaşanabilir. Maddi-manevi bazı doyumlar ve bu şekilde maddi-manevî
haz veren mevki, vd. edinimleri, başkalarının ilgisi kendi üzerinden olsun diye
öne çıkan kim varsa, arkadaşlarından müdürüne; iş yemeğinden kutlamalara her
şeyden ekarte etmeye çalışma söz konusu olduğu için, konu çok dağınık gözükse
de aslında bazı temel öğeler varlığını göstermektedir. Kişinin yaşadığı
değersizlik ve bundan sebep gelen aşağılık hissiyatı ile kendi öz bilincine
erişmede olan sıkıntıları ve kendiyle yüzleşememesinin ve böyle bir yüzleşmeden
kaçınmasının sonuçlarının başkalarına yansıdığını ifade etmek gerekir. Başka
bir yol ise her daim mümkün olduğunu, diğerine bunları yapmadan da kendimize
dönebileceğimizi unutmamak gerekir. Ne mağdur, ne de şiddeti uygulayan (eğer zorba bir
kişilik bile olsa) herkes için başka yarınlar olabilir.
İnsan, istedikten sonra ne (bazı şeyler için) uygulanan yanlış hareketlere karşı susup zorbalık görerek mağdur olmaya ve başkalarının da benzer zorluklar uğramasına çanak tutmuş olup mağduriyet zemini açmaya; ne de (bazı şeyler için) kabalık ve zorbalık yapıp şiddet uygulamaya mahkum edilmiş bir varlık değildir.
İnsan, istedikten sonra ne (bazı şeyler için) uygulanan yanlış hareketlere karşı susup zorbalık görerek mağdur olmaya ve başkalarının da benzer zorluklar uğramasına çanak tutmuş olup mağduriyet zemini açmaya; ne de (bazı şeyler için) kabalık ve zorbalık yapıp şiddet uygulamaya mahkum edilmiş bir varlık değildir.