Avrupa Parlementosunun 5'te1 kampanyası ilk zaman spotlarından biri...
Sessizliği Boz! (Bence konu bağlamında "Sessizliği Yırt!" demek daha uygun)
Bir hanım arkadaşıma, evli-çocuklu bir beyden (ki güvenebileceği, tahmin edemeyeceği bir ortamdan ve tanıdığı bir kişiden) duygusal anlamda da olsa kadın-erkek ilişkisi mahiyetinde ilgi beklentisini ifade ile iletişimi geliştirmek için aramalar,mesajlar geldiği bir dönemde bütün bu duruma karşın sessiz kalmasının sebebini sorduğumda "Zaten bu tür aramalar, söylem üzerine onu terslemiş olduğunu, o kişinin de bu ters tepki ile uzak durduğunu" ifade etti. Böyle bir şeyin taciz olduğunu dememe karşın başkalarına ve en azından tanıştığı yerdeki gerekli kişiye durumu aksettirmeme sebebini merak ettiğimde ise "ben o kişiyi değiştiremem. ... bir daha arayıp mesaj atamadı zaten. Öğrendi bence. Hem kendimi niye öyle bir konuma sokayım." dedi. Maalesef arkamızda bir kişi bile durmaz, bize kimse inanmaz; diğerinin evli-çocuklu-erkek olmak gibi güvenceleri varken "bekar" ve "kadın" olan taraf olan olduğum için zorda kalırım endişesini, toplumun yanlış baskısını ve cesaretsizliği halen yaşıyor olduğumuz gerçeği tüm ülkelerde gün gibi aşikar. Ki karşı tarafın da böylesi düşünce zemininden geldiği için daha savunmasız gördüğü bu tarz kişileri seçmesi de yüksek olasılıklı. Böyle iken her yeni koşulda kendini geliştiren mikroplar gibi aslında karşımızdakini el birliği ile böylelikle geliştiriyor olabiliyoruz. Tek bu hadise örneğinde bile şu tahminler ilerisi için gerçek olabilir:Taciz eden taraf, gördüğü ters tepkiye karşı başka bir hamlede bulunamasa da, başka bir kadından/karısından öfkesini çıkarmak isteyebilir; artık başka birine daha fazla baskı kurarak veya yeni bir yönden daha sinsi yaklaşarak bu ilgi beklentisini karşılamak için hareket etmesi halinde başarılı olacağına dair bir ipucu edinmiş olabilir. Belli zaman sonra öfkesini yine bu arkadaşıma kusmak için vakit kollayabilir. Yan yana geldiklerinde veya yıllar sonra yine başka şekillerde sokulmaya çalışabilir. Belki de kadınlardan da daha güçsüz göreceği için çocuklara yönelmesi gerektiğini düşünmeye başlayabilir. Bunu bilemeyiz ama vakaların çoğunun bir arka planı, düşünceden eyleme geçen bir zemini ve çoğunlukla açığa çıkan olaydan önce de farklı boyutlarda adım adım uygulamaya geçene kadar hazırlık safhası denebilecek böylesi dönemlerin olduğu, yaşanan olaylar irdelendiğinde tüm yapıya bakıldığında görülen bir gerçek. Gerekli yer, mercii ile durum paylaşılmayınca, "sadece kendinde kaldı, beni başkasına demedi nasılsa, diğer insanlar bilmiyor" rahatlığıyla, bir başkasının da güven alanına sızabilme, farklı birine daha fazla sıkıntı yaşatabilecek olma ihtimali, eğer anlık ruh hali değilse -ki genelde değildir kendisini ve ilişkisini düzeltmediği sürece- çok fazla görülebilir. Aslında bunlar, çocuk-genç-yaşlı her türlü mağduriyetlerde gelişen aşamaların klasik basit bir tasviri. Yetişkin yaştaki, iyi eğitimli bir birey bile en ufak görünen bir sözel/yazılı taciz diye nitelenecek, diğerlerine nazaran anlatılması ve ispatı daha kolay olan istenmedik, kendini rahatsız eden bir durumda bile sessiz kalmak durumunda kalıyorsa ve aslında toplum içinde böyle bir kodlanmışlığı varsa, konuyu açtığında farklı şekilde yaftalanacağını içten içe düşünüyorsa, bir de taciz ve istismarda daha da ileri giden vakaları ve minik çocukları düşünün lütfen!.. Bizler elbette kimseyi düzeltemeyiz; olan durumu veya olmuş olanı hatta olacak olanı değiştiremeyiz ama adımlar ufak iken kişinin böyle eylemleri gerçekleştirmemesi adına daha da büyümemesi ve başkalarının başına gelmemesi için üzerimize düşen çabayı gösterebiliriz. Bu yüzden de sessizliği bozabiliriz. Sessizliği yırtmak toplum algısını mağdurdan yana donüştürmek ve çocuklara böyle bir toplum bilgisi aşılamak adına ve ileride pişman olmamamız için önemli. Ki çocuklara da örnek olalım. Çocuklarda (18 yaşa kadar olan süreçte) en önemli şey kendilerini korumalarını öğretmek; kendini korusa bile yine de böyle bazı istenmedik hadiselerin yaşanabilir olduğu gerçeğini de söyleyerek, böyle durumlarda masum olduklarını ve masumların sessiz kalmamalarını mutlaka durumu güvendikleri biriyle paylaşmalarını aktarmak gerekiyor.
Çocukluk çağında yaşanan cinsi istismar ve tacizde, uygulayıcıların çoğunluğu genelde en yakın çevresi oluyor. Özellikle son senelerde kanımca yükselen ivme ile maalesef kadınlarda dikkat çekici bir durum baş göstermekte.Türkiye'de daha bir çalışma yoksa da gözlemlenen bir konu da.... Boşanma oranlarının artışı ve 20'li yaşlarda evlenip, 30'larının sonu-40'larının başına doğru boşanıp, 40'lı yaşları ortalarında çocuğu/çocukları ile tek kalan özellikle hanımların yaşadıkları psikolojik durum. Belki de evlilik ve sonrasındaki zorlu süreç sebebiyle "ikinci ergenlik" diye tasvir edilebilecek bir ruhi hal oluştuğu hissedilmekte. Kişiler özgüvenlerini, rahatlarını, mutluluklarını yeniden yakalama belki de zorlu süreçten, depresyon vb rahatsızlıklardan çıkma çabasıyla; evliliğin içinde ve boşanma ile yitirdikleri gençlik heyecanlarını yaşamak, sevme-sevilme temel ihtiyacının verdiği bir yönelimle, pek düşünmeden biriyle ama genellikle kendilerinden, önceki eşlerinden daha genç, daha yakışıklı, hatta daha maddi durumu iyi bir beyle münasebet kurma, ilgi görme arzusuna girebilmekteler. Görünen o ki, dışardan çok net fark edilmese de içten içe en çok etkilenen yine çocuklar olmakta. Annesinin ilişki kurduğu kişi veya üvey babası ile bazen en fazla 10-20 yaş kadar yaş farkı olan çocukların risk altında olma olasılığının yüksek olduğu şahsen benim açımdan tedirginlikle seyredilen bir durum. Avrupa Parlementosu bu spotta ancak birkaç cümle ile izah edebildiğimiz konunun tek bir tarafı olabilen örnek üzerinden, boşanma sonrasındaki örneklere ve duruma dikkat çekmekte. Tabii sadece risk altında olan kız çocukları değil; sadece boşanan kişilerin çocuklarında gerçekleşen bir olay değil. Bu sıklık açısından vakalardan düşen olayların ancak bir yönünden sadece ufak da olsa bir kesit. Tüm ailelerde, tüm şekillerde taciz ve istismar olayları açısından asıl mesele sadece çocukların değil olay açığa çıkmasın, ailesine, kendisine laf gelmesin diye düşünebilen yetişkinlerin (bu şekilde fikre sahip öz anne-babanın ) sessizliği yırtmasında; çocuklarımız bir şey dediğinde onlara kulak verip, dediklerini- diyemediklerini duyup güvenerek inanmakta!
Tebrik ederim. Cok muhim bir konu.
YanıtlaSilTeşekkürler.
Sil